Hayatın İçinden – Ünlülerden
Yorumlar
Aşağıdaki
yorumlar bildiğimiz ünlülere ait. Her gün TV´de gördüğümüz insanların
bu yorumlarını hiç bir yorum yapmadan yayınlıyorum.
„Farklı
dinlere mensup insanlar her tarafta kiliseye gidiyor. Bizde camiye çok fazla gittiğin zaman
yobaz sayılıyorsun. Her
Cuma namaza gidiyorum. Ramazan´da beş vakit namaz kılıyorum. Bunlar benim
dinimin gerektirdiği vecibeler.“ – Mahsun Kırmızıgül, türkücü
„Tasuvvufta
Yunus´tan, Mevlana´dan, Ahmet Yesevi´den Hz.Gaybi´den, Niyazi Misri
Hazretlerinden ve diğer değerli zatlardan öğrendiğim kadarıyla kafamda çizdiğim
bir model var. Nasıl daha güzel bir insan olabilirim, nasıl Hakkın rızasınoı
kazanmış himetli bir insan olabilirim. Ben kafamdaki o insan olmaya çalışıyorum. Şu anda eğitimdeyim kendi
kendimi eğitmeye çalışıyorum. Kendime sürekli olarak tekrar ettiğim söz
ise, „Mağrur olma padişahım senden büyük
Allah var.“ Benim kızkardeşimin arkadaşı vefat etti. Şu anda yaşıyor
olsaydı on sekiz yaşında olacaktı. Bu bana en büyük ibret oldu. Onun için fotoğrafını cüzdanımda
taşıyorum ve ölüm gerçeğini aklımdan çıkarmamaya gayret ediyorum. İnsanız
şöhret de ateşten gömlek, nefsiniz gururunuz çok fazla ön plana çıkıyor.
Her gittiğiniz yerde beğenilebilir, el üstünde tutulabilirsiniz. O zaman şöhretim,
yıldızım demeye başlarım. İşte onun için bu resmi cüzdanımda taşıyorum.“
– Zara, türkücü
„Bediüzzaman´ı okuyup, Batılı felsefecilerin
varoluşculuk tezi karşısında cesaretle ileri sürdüğü görüşleri öğrenince,
kendi topraklarımızdan Batı´ya karşı
kafa tutabilen birisinin olmasından dolayı gurur duydum.“ – Zülfü
Livaneli, şarkıcı
„Allah´ım
herşey için sana şükürler olsun. Tek
gerçek Sensin ve Senin yolun. Yaptığım ve yapmaya çalıştığım herşeyde
yanımda olduğunu biliyorum. Bana bu harikulade yaşamın içinde bir miheng taşı
olacağını bildiğim bu albümün hazırlanışı süresince herşey o kadar güzel
gelişti ki! Senin rızanı ve yardımlarını hissedebilmek için gönül gözümü
açtığın için de Sana ve Senin
iradeni gerçekleştiren ´tüm yardımcılarıma´ çok teşekkür ederim.
Bundan sonra da beni yolundan ayırma.“
– Pop müzik şarkıcısı Akın, „Ateş ve Su“ isimli albümünün sunuş
bölümünde bu satırları yazmış.
„Çok
küçük yaşlarda anneme sürekli „biz nereden geldik, biz kimiz, neyiz?“
diye sorardım. Güneş sisteminde ya da güneş sistemi dışında başka varlıklar
var. Kainatta yalnız olduğumuza
inanmak, büyük Yaradan´a terbiyesizlik ve saygısızlık.“ – Orhan
Gencebay, şarkıcı
„Tarkan
her şeyi kötüye götürdü. Türk halkının ikiyüzlülüğü o. Tarkan´ı
ülkede herkes seviyor, alkışlıyor. Tarkan,
bir homoseksüel. Kliplerinde bir kadın gibi oynuyor, göbek atıyor. Kadınlarımızın
çoğu öyle bir çocukları olsun istemez; fakat Tarkan´ı alkışlar. İşte
ikiyüzlülük burası. Bakıyorum homoseksüel kültür tutuyor, bayılıyor
kadınlar. Maço erkekler bile bayılıyor.
Alıyorlar kadınlarını, gidiyorlar onları seyretmeye. Bu ne gariptir, ne iğrençtir. Hani Kur´an´da geçen
bir kavim vardı, sapıklık türemişti de yok olmuşlardı ya, neydi? Lut
kavmi. Ha bunu simgeliyor şimdi bunlar. Adam homeseksüel olabilir. Hastalıkdır, değildir,
beni hiç ilgilendirmiyor. Ama kardeşim,
bu ülke ne biçim? Hani bu ülkenin
geleneği vardı, ahlakı vardı, bilmem ne vardı? Başörtülü
annelerimiz, mesela benim annem bayılıyor ona. Bu, beni sinirlendiriyor, yoksa
kıskançlık değil bu.“ – Kıraç, pop müzük şarkıcısı
„Benim
hayatta tek istediğim şey, insanların duasını almaktır. Ben gösteriş yapsam ne olur? İnsanları
mahcup etmek bir kere çok kötü, hem benden aldığı yardımın hiçbir anlamı
kalmaz onun için. Zaten gösteriş olarak yapsaydım yaptığım iyilikler hep
bana kötülük olarak dönerdi. Allah bana herşeyi vermiş, bazı insanların
rızkını da benim kanalımla verdiğini düşünüyorum. Çünkü benim yardımcı
olduğum insanlar hakikaten iş yapamaz durumda olanlar. Ben onlara vermemle
fakir olmam; ama orada bir çocuk, bir anne mutlu oluyor. Herşeyin dua ile
olacağına inanıyorum, onun için de veriyorum. Kazandığımı cebime atsam,
ayaklarımı uzatıp bir elim yağda bir elim balda yaşasam ben
kesinlikle mutlu olamam.” – Hülya Avşer, şarkıcı
Cemil Sahinöz
Yayinlandigi dergi: Ayasofya Nr.8, 2004, s.29