Sahte Kahramanlar...

   

„Bize kalan aziz borç, asırlık zamanlardan;

Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan...“

 Necip Fazıl


Her milletin, toplumun kendine göre kahramanları vardır. Hatta her mesleğin dahi kendisine göre kahramanları vardır. Bu kahramanlar milletin ortak geçmişini sembolize eder. Bir nevi geçmişi şimdiki zamana taşırlar ve toplumun ortak hatıralarını, kahramanlıklarını taze tutarlar. Kahraman, „her sahada ve bütün hareket tecellilerinde üstün varlığa, üstün oluşa yol açan, kendisini ve cemiyetini aşan, insani ve cemiyeti yoğuran ve nefslerini aşmaya davet eden, zamanı delen ve mekanı yırtan, hamle örneği üstün insan“´dır (Necip Fazıl, Sahte Kahramanlar, s.13). Kahramanlar aynı zamanda toplumsal edimin temsilcisidirler. İçinden çıktıkları toplumun özlem ve tutkularını dile getirirler.

Bazı toplumlar da vardır ki kendilerine sahte kahramanlar üretirler. Bu hayal insanlara bir hayat, bir tarih, bir geçmiş giydirirler. Okullarda gerçek olmayan bu insanların hayatları anlatılır. Gençlere bir portre ve örnek çizilir.

21.asırda sahte kahramanları televizyon ve internet üretir. Dizilerde gerçek dışı karakterler, internette sanal erler vatanı, milleti kurtarma hevesine girerler. Hakiki kahramanları olmayan toplumlar bu sahtelerle yetinirler, onlarla övünürler, çünkü tek dayanak noktaları bunlardır. Böyle hallere hiç gerek duymayan türk halkı son yıllarda aynı hevese takılmış vaziyette.

Miroğlu, Polat Alemdar gibi aslı olmayan modern fakat sahte kahramanlar üretiliyor ve tüketiliyor. Şarkıcılar, futbolcular, evlilik-yarışmalarına katılanlar toplumun önüne „İşte sizde böyle olun“ diyerek çıkartılıyor ve perde arkasından dejenere olmuş, geçmişini bilmeyen bir gençlik yetiştiriliyor.

Adeta sahte kahraman türeten bir iklimimiz var bizim. Kabiliyetsiz, hiç bir yeteneği olmayan insanlar topluma örnek olarak gösterilir. Bu insanların tek yetenekleri canlı yayında kavga etmektir ve „70 milyon insan bizi izliyor“ veya „Şu dalgalanan ay-yıldızlı bayrak için....“ gibi güya vatansevgisini sembolize eden polemikler yapmaktır. Medya bu kabiliyetsiz insanları, insan olarak değil, kişiliklerini yok edip, ürün olarak kullanırlar. Ürünün vakti bitince onu çöpe atıp yeni bir ürün meydana sürerler.

Halbukı türk milletini diğer milletlere karşılaştırınca ortaya şanlı ve gurur duyabileceğimiz bir geçmis ortaya çıkıyor. Bugün dünyanın „güçleri“ olan ülkelerin tarihleri ve kültürleri 500 seneyi geçmez. Kültürleri belli bir sınırı asla aşamaz.

Türk milleti öyle kahramanlar yetiştirmiş ki, sahte kahramanlara imtisal etmek, ancak geçmişimizi unutmamızı isteyenlerin ekmeğine bal sürecektir. Bu millet Mevlana, Gazi Osman Paşa, Tiryaki Hasan Paşa, Ulubatlı Hasan, Özdemiroğlu Osman Paşa, Celaleddin Mengürberti, Yunus Emre, Said Nursi, Cemil Meriç, Zübeyir Gündüzalp, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Abdülhakim Arvasi, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Mimar Sinan, Osman Gazi, Kürşat, Oğuz Han, Seyyid Onbaşı, Alişir Neyai, Kaşkarlı Mahmut, Gazdeli Mahmut, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek ve isimlerini sayıpta bitiremeyeceğim nice büyük insanlar gibi öyle kahramanlar yetiştirmiştir ki, hiç bir tarih hiç bir güç bu geçmişimizi ortadan silemez ve bize unutturamaz.

Madem, geçmişini unutanın geleceği yoktur, bize düşen görev milletimize, gençlerimize bu gurur duyabileceğimiz geçmişten bahsetmek – ki sahte ve sanal hayallerle geleceğimizi süslemeyelim.

Yazımıza Necip Fazıl ile başladık, Necip Fazıl ile bitirelim. Der ki büyük şairimiz:

„Ne varsa çöplüğe at, belli başlı zamanlık; Ölümü öldürmekte olanca kahramanlık.”

 

Cemil Şahinöz

Yayınlandığı dergi: Ayasofya Nr.16, 2006, S.31

Yayınlandığı gazete: Anadolu Nisan 2006