ÖNYARGI

 

Evinizde ki sözlüğe bakarsanız, "yargı" kelimesinin karşılığı "Bir şey için şöyle ya da böyledir, ya da değildir" demekdir.

Önyargı kelimesi de, bir şey için, hiç bir araştırma yapmadan, hiç bir bilgi edinmeden, ancak kendi ürettiğimiz düşünceler ile, böyledir, ya da değildir demektir.

Önyargılı bir insan her şeyi bildiğini zanneder. Ve her zaman da çaresiz kalır. Çünkü önyargısı onu bazı şeylerden mahrum bırakır.

Mesela nerede bir küpeli genç görse "Bu bir zibididir! Bunda iş yok!", nerede bir Milli Görüş Hocası görse "Bunun işi gücü politika!", Diyanet Camisi görse "Bunları Türkiye yönetiyor, burda iş yok!", Risale-i Nur okuyucusu görse "Bunlar Bediüzzaman´cı!" vs. der.

Böyle bir durumda, karşıdaki insan ne anlatırsa anlatsın, bizim önyargılı şahsiyet bir duvar gibi olur. İçinden düşünür "Anlattıkları ne kadar güzel olursa olsun, sadece beni kendi gurubuna çekmek için anlatıyor!" Böylece herkesi kendi kafasında guruplaştırır ve o gurupların ya da şahsiyetlerin yaptığı faaliyetleri ALLAH rızası için değil, gurubuna üye kazandırmak için yapıyor der.

Önyargıcı olmanın belki en büyük zararı, başkalarına verilen yanlış bilgidir. Hiç bir bilgi olmadan, hiç bir dayanak olmadan, başkalarına bir konuda bilgi vereyim derken, o kişiye sadece ve sadece ÖNYARGISINI iletir. 

Yanılma ve yanıltma, çok kere tek noktaya bakmaktan ve sadece olayın bir boyutuyla hükme varmaktan kaynaklanıyor.

Müslüman cemaatler bile bir birlerine önyargıyla baktıkları zaman, hiç bir yere varılmaz. Unutmayın ki, “Sinek” Meselesini tartışırken, Halife´lik kaldırıldı!

Son olarak büyük önder, tek lider, eşsiz komutan, Muhammed Mustafa (sav.)´den bir söz: "Birşeye sebep olan, onu işleyen gibidir.“*

 

*“Hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir.” Hadisinden alınan bir ölçü; Feyzü´l-Kebir, c.3, s.537, hadis no: 4250; Keşfü´l-Hafa, c.1, s.399)

Cemil Sahinöz 

Yayınlandığı dergi: Ayasofya Dergisi Nr.3, S.18