Sancılı Cumhurbaşkanlığı seçiminde Milliyetçilik
Malum, Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştı. Geçen aylarda sancılarını gördük: Şemdili olayları, bayrak yakmalar, papaz cinayeti, danıştay cinayeti, imam cinayeti ve nihayet Hrant Dink´in cinayeti. Bu ayın sonunda Nevruz Bayramı var... artık Allah kerim! Tabi ki bunların hepsini tesadüf olarak görmek mümkün değil.
Her ne zaman Türkiye´de Cumhurbaşkanlığı seçimleri olduysa, belli kitleler harekete geçirilmiş ve halk kışkıtılmış. Sadace seçimlerde değil. Darbelerden öncede bu tür faaliyetler gözetmek mümkün. Mesela onuncu yılına girdiğimiz postmodern darbe 28.Şubat´ta da sun-i bir irtica problemi halka sunulmuştu.
Şimdi yine benzer bir durum ile karşı karşıyayız. Bu sefer ki sun-i mesele: Milliyetçilik. Evet, birileri, artık kimin işine yarıyorsa, milliyetçilik problemini gündeme getiriyor. Kimin işine yaradığını bu köşede konuşacak değiliz. Biz Milliyetçilik nedir? ve Türkiye´de milliyetçilik ne anlama geliyor? sorularını sosyolojik bir yaklaşım ile çözmeye çalışalım.
İnsan, topluma bağlı bir varlıktır. Toplumda yaşar ve kendini topluma ait hisseder. 'Aidiyet ' ve 'mensubiyet ' her insan için önemlidir. İnsan kişiliğini ve özelliklerini, bağlı olduğu toplumdan alır.
´Millet´ kelimesi 19.yüzyılda Batı´da
ilk defa kullanılır. Genelde ´nation´ olarak kullanılmaya başlanır.
Milliyetçilik ise modernleşmenin dayandığı ulus-devlet
ideolojisini ifade eder. Ünlü Sosyolog Durkheim kelimeyi genişletir ve ´beraberliğe
dayanan toplum´ olarak kullanır. 19.asrın sonlarına doğru
Ziya Gökalp tarafından ´millet´ kelimesi Türkiye´ye ulaşır.
Daha önce ´İslam Milleti´, ´Ümmet´ veyahut
´Millet-i İbrahim´ şeklinde din ve inanç birliğini ifade etmek
için kullanılan kelimeyi, Ziya Gökalp 'Türk Milletindenim, İslâm
Ümmetindenim, Garp Medeniyetindenim' diye yorumlar ve ekler ´dil, din bir ise,
millet de birdir. Bu şekilde türk literatürüne yeni bir tarif girmiş
olur. Bugünkü sözlüklerde ´millet´in tarifi şu şekildedir: ´Çoğunlukla
aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu,
ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus.´
Gelelim ´Milliyetçilik´ kavramına. Bu kavram
Avrupa´da ´nasyonalizm´ şeklinde kullanılır ve ırkçılığı
kasteder. Hatta Almanya´da 2.Dünya Savaşından sonra ´faşizm´
ve ´milliyetçilik´ aynı manada kullanıldı. Halbuki Türkiye´de
ki ´milliyetçilik´ kavramının ırkçılık ile alakası
yok. Amerikan literatüründe ´patriotizm´ manasına gelen ´vatanseverlik´
kavramı Türkiye´de ki ´milliyetçilik´ kavramına daha uygundur.
Yani Türkiye´de ki ´milliyetçilik´ kelimesi ´vatansever´ manasına
geliyor. Irk esasına dayalı milliyetçilik tanımı ise ´menfi
milliyetçilik´dir ve zararları açık ve beyan ortadadır.
Yüzlerce sene Türkiye topraklarında yaşayan
çeşitli etnik gruplar ´menfi milliyetçilik´ sevdasına kapılmadıkları
sürece, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamışlar. Türkler, Kürtler,
Aleviler, Ermeniler, Lazlar, Çerkezler kendi değerlerinden taviz vermeyip, ırka dayalı
milliyetçiliği redederek, Avrupa´nın hayal ettiği Pluraltoplumu
bu topraklarda barış içinde
gerçekleştirmişlerdir. Bu şekile hiç bir zaman soykırım
yaşanmamıştır. Bu kardeşliği çekemeyenler şu
günlerde ´Ermeni Komedyası´ oyununu oynuyorlar.
Son zamanlarda ´ırkçılık´ manasına
gelen ´faşizm´ ve Avrupa´nın mayasında olan ´ırkçılık´ halkımıza
empoze edilmeye çalışılsada, milletimiz bu oyuna gelmemiştir
ve gelmeyecektir. ´Faşizm´i Yugoslavya´da ve Irak´ta yerleştirmeyi başaran ve bu
şekilde koca devletleri küçük devletlere bölen emperyalist ve sömürücü
zihniyet Türkiye topraklarında avucunu yalamıştır.
Son olarak Mehmet Akif Ersoy´u dinleyelim:
Arabın, Türke, Lazın Çerkeze
yahut Kürde
Acemin Çinliye rüçhanı mı varmış nerde.
İslâmiyette anasır mı olurmuş ne gezer
Fikr-i milliyeti telin ediyor Peygamber
En büyük düşmanıdır ruh-u Nebi tefrikanın
Adı batsın onu İslâma sokan kaltabanın.
Cemil Şahinöz
Yayınlanan Gazete: Anadolu Gazetesi, Mart 2007