Türk Medyası ve Toplum – Popstar, Birgünlük Star ve
„Gönlümüze Taht kuran Star: Ajdal Kırmızıses“

 

Akşam işten eve geliyorsunuz. Yorgunsunuz. Akşam yemeğini yedikten sonra, sıcak ve kan rengi çay ile TV´nin karşısına geçiyorsunuz. Ümitsizce haber arıyorsunuz, fakat karşınıza hep aynı şeyler geliyor: „Magazin Programları“, „Dedikodu Programları“, „Yeteneksiz insanları dahada yeteneksiz yapan yarışma programları“, „Halktan kopuk diziler“, „Evlenme – Ayrılma yarışmaları“ vs. vs.

Çaresizce, başka bir imkan olmadığı için, bu gereksiz programların birinde takılıp kalıyorsunuz. Programın sunucusu cırtlak sesiyle bağırıyor: „İşte yeni şarkısıyla, yeni klibiyle gönlünüze taht kuran: Ajdal Kırmızıses....“

Kendi kendinize düşünüyorsunuz: „Allah Allah! Bu kim ya? Ben daha sabah evden çıktığımda böyle biri piyasada yoktu. 8 saat çalıştım. 8 saat içinde bu adam ne zaman ünlü oldu, şarkıcı oldu, kaset yaptı, klip çekti ve gönlüme taht kurdu? Kaldı ki benden habersiz nasıl ve niye gönlüme taht kurar? Ne zaman tapusını aldı? Gönlüme taht kurarken benden izin aldımı?“ Çok büyük bir ihtimal ile, dünyada en hızlı „kendini star zanneden star“ üreten ülke bizim ülkemizdir. Ekmek gibi „şarkıcı“ üreten ve tüketen toplumda „Ya popcu, ya topcu“ anlayışı atasözü olmaktan çıkmış, realite olmuş. Sebep? Hızlı bir şekilde para kazanmak. Bir devlet insanlarına dayanacak ve güvenecek bir sistem sunmadığı zaman, kısa vadeli fakat kalitesiz para kazanma mekanizmaları işleme girer.

Bir başka örnek: 2-3 sene önce, hepimizin bildiği gibi, televizyon kanallarımızda „evlenme programları“ olurdu. Bu evlenme programları facialarla bitmeseydi, herhalde halen devam ederdi. Herneyse, konuyu başka bir yönden ele almak istiyorum. Bu programı izleyen 6-10 yaş arası bir çocuğu veyahut 14-18 yaş arası bir delikanlıyı farz edin. Bilinç altına yerleştirilen bilgileri hayal etmeye çalışalım: „Evlilik dünyanın en kötü olayı. Baksana, erkek tam duygusuz. Kadınlarda zaten nankör. Hele kayınvalide? Tam bir canavar... Göründüğü gibi evlilik çatışmadan, kavgadan ibaret...“ Birde bu yarışmacıların gerçekten evlenmek için değil de, para ödülünü kazanmak için „kağıt üzerine evlenmeyi“ bile göze aldıklarını düşünürsek, gelecek 10 sene içinde „Aile yapısını“ tahmin etmek hiçde zor değil.

Son örnek: „Kaybettim – Arıyorum – Bulurmusunuz – Programları“. Her gün, saatlerce, neredeyse her kanalda aynı konu: „Dayimin oğlu kaçtı. Eşim, ben ve halamın yiğeni, onu arıyoruz? Lütfen bize yardımcı olun.“ İnsanların duygularını paraya çevirmeyi ilk keşfeden biz değiliz tabiki. Ortaçağ´da kiliseler bile uygulamış bu metodu. Ama zannederim ki, bizim kadar profesyonel bir şekilde, „duygu sömürüsüyle para kazanan“ toplum tarihde yoktur. Ve bu programlar o kadar büyütülüyor ki, memleket meselesi oluyor. Adeta ülkemizde her dakika birileri kayboluyor...

Medya rüzgarı işte böyle eser. Kabiliyetsiz, hiç bir yeteneği olmayan insanlar topluma örnek olarak gösterilir. Bu insanların tek yetenekleri canlı yayında kavga etmektir ve „70 milyon insan bizi izliyor“ veya „Şu dalgalanan ay-yıldızlı bayrak için....“ gibi güya vatansevgisini sembolize eden polemikler yapmaktır. Medya bu kabiliyetsiz insanları, insan olarak değil, kişiliklerini yok edip, ürün olarak kullanırlar. Ürünün vakti bitince onu çöpe atıp yeni bir ürün meydana sürerler.

Memleket TV´miz tabii ki bunlardan ibaret değil. İyi yanlarıda var. Fakat toplumu dejenere eden, milli ve dini duyguları yok eden, hiç bir kural ve sınır tanımayan, tek malzemesi dedikodu ve insanların duygusu olan programlar devam ettikçe, 10-15 sene içerisinde ciddi bir problem ile karşı karşıya kalacağız.

 

Cemil Şahinöz

 

Yayınlandığı Gazete: Anadolu, Nisan 2007