Entegrasyon mu, Asimilasyon mu? – 3

Asimilasyona karşı Eğitim

 

Son iki yazımızda “Entegrasyon mu, Asimilasyon mu?” sorusunu sormuştuk. Son yazıdada özel olarak “Bielefeld´de Yabancılar” konusunu işlemiştik.

İlk yazımızda ki sonucu hatırlayalım: Avrupa siyasetcileri “entegrasyon maskesi” altında, asimilasyon politikasını uyguladıklarını söylemiştik. Özellikle dilimizi ve dinimizi unutmamız için güdülen hesapları ortaya koymuştuk.

Peki son yazının sonucu neydi? Onuda hatırlayalım: Yabancıların büyük bir çoğunluğu en düşük eğitim veren Hauptschule´ye gittikleri ortaya çıkmıştı. İstatistikî verilere göre yabancılar arasında en sorunlu gençler bizim gençlerimiz olduğu gözüküyor. Çok az gencimizin üniversiteye gittiklerini geçen yazılarımızda konu etmiştik. Düşük eğitim söz konusu olunca, sonucuda ya az gelirli bir iş veyahut işsizlik oluyor elbette.

Bu iki sonuca birden bakarsak, karşımızda gelecek 10 senenin manzarası açık ve net gözüküyor. Siyasetciler asimilasyon meselesinde dahada ileriye gidecekler. Şu an ki neslimiz iyi bir eğitim almadığı için, hem ileride söz sahibi olamayacaklar, hemde asimilasyona ayak tutamayacaklar. Ve nihayet Amerika´da ki afro-amerikan misali, türko-almanlar ortaya çıkacak.

Felaket dellalı olmak istemem, fakat realiteyi görüp, öz eleştiri yapmassak, ilerlememiz mümkün olmayacak. Maalesef “oyun salonlarında, barlarda ve diskolarda boy gösteren bu ikinci ve üçüncü nesil karışımı gençlerin ne dünya umurlarında, ne gelecekleri; ne Türkiye sevdaları var, ne milliyet; ne inançları önemli, ne değerler; ne de aile bağları”. Asıl problemde burada yatıyor zaten. “Bana devlet zaten bakıyor” anlayışıyla, işsizlik ve güya rahat, ama gerçekte sefil bir hayat sürmek isteyen genclerimizin ciddi bir şekilde “Yeniden dirilmeye” ihtiyacı var.

Yaşadığımız ülkede söz sahibi olmak istiyorsak, isteklerimizin yerine getirilmesini istiyorsak ve milletimize hizmet etmek istiyorsak eğitimli olmamız şart. En iyi okullara biz gitmeliyiz, en iyi diplomaları biz almalıyız. Hatta sınıfın en iyisi biz olmalıyız. Ve bunları asla para için değil, kendimizin ve vatandaşlarımızın refahı için yapmalıyız. İlme teşvik eden dinimiz gereğince bunu yapmak zorundayız.  

Unutmayalım, hedeflerde mütevazilik olmaz. Her zaman en iyi olmaya çalışmalıyız. Olamassak bile, o yolda ölmüş oluruz. Neden Türklerin sadece 1,4% üniversite diploması alıyor? Bu oran o kadar düşük ki, üniversiteye giden Türklerin sayısını parmaklarınızla hesaplayabilirsiniz.

Biz en iyisine layık olduğumuzu düşünüyorum. Ve bunu gerçekleştirmek için herkesin seferberlik etmesi gerekiyor. İyi bir okula gidip, diploma almak ilk hedef olmalı. Bizim diğer insanlardan farkımız mı var? Neden bir Alman için üniversite kolay olsunda, bizim için zor olsun? Böyle bir şey mümkün mü? Olmadığına göre yapacağımız iş belli.

Asimile olmamak; topluma karışmamak ve toplumdan ayrılmak demek değil tabiî ki. Toplumdan izole olup gettolar oluşturalım demiyorum, fakat asimile olmaya direnmemiz gerekiyor. Kendi kültürümüzü, dinimizi, dilimizi, değerlerimizi ve haklarımızı savunabilecek hale gelmemiz gerekiyor. Gerekirse her bölgenin Alman Partilerinde en az bir Türk olmalı.

70li senelerde Alman siyasetcileri iş için Almanya´ya gelen vatandaşlarımıza “3. nesliniz bizim” diye haykırıyorlardı. Ne 3. nede tırnağımızı vermek istemiyorsak, yani asimilasyona karşı gelmek istiyorsak tek çare: EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM. Tek çözüm eğitim ve sosyo-kültürel seviyemizi yükseltmek. Evet, eski hal muhal, ya yeni hal, yaz izmihilal.

 

Cemil Şahinöz

Yayınlandığı Gazete: Anadolu Şubat 2007